Anasayfa » Böbrek Kanseri Tedavi Yöntemleri
Böbrek kanseri vasküler bir tümör olduğundan, vasküler hiperaktiviteyi baskılayacak antihipertansif ilaçlara ihtiyaç vardır. Aspirin, indometasin gibi trombosit fonksiyon bozukluğuna etki eden eklem içi ilaçlardan kaçınmak önemlidir. Ameliyat sonrası kanama eğilimi değerlendirilerek bazı kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçların pıhtılaştırılması ve dozlarının azaltılması iyi olur. Böbrek kanseri oldukça damarlı olduğundan plazma ameliyatından sonra kan pıhtıları oluşabilir. Kanser hastalarında malnütrisyona bağlı olarak tifa gelişebilir, bu nedenle hastanın durumuna ve hipermetabolizmaya göre glukoz, lipid solüsyonu, protein ve vitamin desteği ile beslenme sağlanmalıdır.
Uzak bir bölgeye yayılmış ve ameliyatla çıkarılması mümkün olmayan ilerlemiş renal hücreli karsinomun tedavisinde radyoterapi iyi sonuçlar vermiştir. Böbrek kanseri tedavisinde, özellikle yaşlı ve başka hastalıkları olan hastalarda, hastanın böbreğinin alınmasıyla tümörün çıkarılamadığı veya hastanın sağlığına zarar verdiği durumlarda plazma ameliyatına başvurulur.
Plazma kullanılarak yapılan ameliyatlarda büyük miktarda kan kaybedilir. Bununla birlikte, plazma cerrahisi pahalı olduğundan ve insan uzmanlığı gerektirdiğinden, Da Vinci Pstubot koplerobotik kısmi ablasyon teknolojisi, böbrek kanserini iyi bir etkinlikle tedavi etmek için daha ucuz ve minimal invazif bir alternatif olarak geliştirildi. Ateş, ağrı gibi belirtiler semptom kontrolü ile kontrol altına alınmalıdır. İdrar yapma, yemek yeme, halsizlik, kabızlık ve susama gibi sorunlar uygun tıbbi tedavi ile giderilmelidir.
Böbrek kanseri tedavi yöntemleri. Cerrahiye ek olarak böbrek hücreli karsinom için tedavi seçenekleri aktif gözetim, perkütan ablasyon, radyasyon tedavisi, hormon tedavisi, hedefe yönelik tedavi veya immünoterapidir.
Spesifik farmakokinetikleri nedeniyle böbrek kanserine yönelik kemoterapi ajanları genellikle onkolojik hastaların çoğunluğu tarafından iyi tolere edilir. Sunitinib, Sorafenib, Temsirolimus gibi yeni oral böbrek kanseri kemoterapötik ajanlarının kullanıldığı çalışmalar, anti-tümör etkinliğinin hastanın kronik böbrek yetmezliği ile ilişkili olmadığını göstermiştir. Kan diyalizinin böbrek kanserinde net bir endikasyonu yoktur ve anti-tümör aktivitesini kanıtlayabilirse potansiyel olarak etkili olabilir. İnterlökin-2'de durum budur.
Böbrek kanseri tedavisinin bir sonucu olarak gözlemlenen yan etkiler veya daha doğrusu toksik etkiler hastadan hastaya değişmektedir. Etkiler kullanılan kemoterapi dozu, tespit edilen maddelere maruz kalma süresi, hastanın genel sağlık durumu ve daha önce uygulanan radyoterapi, immünoterapi gibi tedavilerle doğru orantılı olarak değişmektedir. Toksik etkileri ancak kullanılan maddenin birleşik vücut organları üzerindeki inhibisyon işlemi sonucunda bilinmektedir. Bu fenomenler bazı kemoterapi ajanlarının kullanımını sınırlamaktadır veya daha doğrusu, özellikle böbrek fonksiyonu azalmış hastalarda dikkatle tedavi edilir.
Hastaların yaklaşık 50%'sinde böbrek kanseri, hastanın bir üroloğa ilk konsültasyonunda böbrek tümörleri yoluyla (semptomsuz) tanımlanır. Böbrek tümörlerine özgü durumlar şunlardır: hematüri, idrarda kan varlığı, sırt ağrısı, hemoptizi, pollakiüri (sık idrar çıkışı), karın kitlesi, eritrositemi (kanda çok fazla kırmızı kan hücresi). Diğer genel belirtiler şunlar olabilir: Asteni (yorgun hissetme); özellikle geceleri terleme; displazi; şiddetli kilo kaybı.
Merhaba!